29 Ocak 2013 Salı


DESTEK…


Biyopsi sonrası tanı için gittiğimizde Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu kağıda çok güzel bir meme resmi çizdi. Kanserin aşamaları,  tedavi yöntemleri hakkında halkın anlayacağı netlikte ve yeterlilikte bilgi aktardı. Konuşmasının devamında benim kanser teşhisi konmuş kitlemin göğsümün neresinde olduğu, nasıl müdahale edileceği, nelerle karşılaşılabileceğini anlattı. Öyle kendinden emin, sakin ve kibar bir anlatım tarzı var ki dinlediğinizde ayrı bir güven duyuyorsunuz.  ‘Tamam’  diyorsunuz. ‘Doğru yerdeyim ve bu doktor konuya hakim.’

Ameliyatın yapılacağı hastanenin Marmara Araştırma Hastanesi olmasını ben tercih ettim. Asistanımın teyzesi bu hastanede çalışıyordu ve başlangıçta tanımadığım teyze hem Bahadır Bey’in hastası olmuştu hem de Bahadır Bey’i öneren kişiydi. Bahadır Bey ameliyatı yapacak doktor hakkında karar ve bilgi içeren önemli detayları anlattı. Bu kısımları sonraki yazılarımda detaylı olarak paylaşacağım sizlerle.

 Şunu bilmenizi isterim ki Prof. Dr. Bahadır Bey ve Uzman Dr. Ümit Bey ne dediler ise birebir uydum; gerek tıbbi önerilerine gerekse yaşamsal önerilerine. 47 yıllık hayatımda hiçbir taviz vermeden, sorgulamadan bire bir dinlediğim,  sözlerini uyguladığım 5 kişiden ikisiydi doktorlarım.  

 Hayatıma altın dokunuşlarda bulunmuş olan doktorlarıma müthiş güven duyuyorum. Altın dokunuşta bulunmuş diğer iki insandan bahsetmek istiyorum sizlere.

Yapı olarak irdelemeden, kontrol etmeden, kayıtsız şartsız yaklaşmam ne olaylara ne kişilere. Hatta söz konusu dinlemek ve uygulamak ise mantık süzgecinden geçirmeden, araştırmadan, sezgilerimle ve bilgimle tartmadan hayata geçirmem.  Çok zor güvenirim. Her söyleneni olduğu gibi kabul etmeyen tarzımdan dolayı sözünü birebir dinleyip;  uyguladığım insanlar çok az hayatımda.  Hem beynimin hem yüreğimin hem de sezgilerimin bu insanları onaylamış ve kendimce oluşturduğum güvenlik sınavından geçmiş olmaları gerekir. Herhangi bir sebeple dahi bir kere yalan söylemiş insanın bu sınavdan geçme şansı yok dersem ne kadar zor bir sınav olduğu daha net anlaşılır umarım.  

2008 yılında stresli iş hayatı, boşanmaya razı edemediğim eş ve yaşadığım tüm sıkıntıları sezdirmemek için çaba sarf ettiğim kızım üçgeninde debelenirken; sinirlerim iyice yıpranmıştı.  Reiki çalışmaları yapan ablamdan İstanbul’daki eğitmenin telefon bilgilerini istedim. Kişisel Gelişim Eğitmenim Ayça Tan Ulusoy ile bu vesileyle tanıştım. Kocaman bir altın dokunuş oldu benim için. Ankara’daki eğitmenim  Gündüz Saka’yı tanımak ise ayrı bir altın dokunuştu. Zaman içinde enerji çalışmalarının yanı sıra Ritim Terapi grubuna da katıldım. Kitaplarını irdeleyerek okudum. Her ne şartta olursa olsun objektif ve hakkaniyetli tarzından dolayı zaman içinde müthiş güven köprüsü oluştu aramızda. Sadece bilen değil; aynı zamanda bildiğini hayata geçiren bilge insanlar oldukları için onları tanımanın benim için bambaşka bir şans olduğuna inanırım.

Kanser ile tanıştığım süreçte eğitmenlerimden ve eğitim grubundaki dostlarımdan çok büyük destek gördüm. Sürecin başından sonuna yanımdaydılar. Tanıyı öğrenmek için kız istemeye gider gibi iki araba gittik. Hastanede, doktoru beklerken, doktorun yanında, çıktığımızda, sonuçları beklerken, sonuçlar geldiğinde, ameliyatta, öncesinde ve sonrasında… Tüm aşamalarda…  Hepsine gönülden saygı ve sevgi duyuyorum. Hepsi yüreğimde.  

Ameliyat sonrası sonuçlar temiz çıkana kadar anneme, babama, kardeşlerime ve tüm sülaleme kitle bulduğumu, biyopsi ve ameliyat olduğumu haber vermedim. Çevremde sadece pozitif sonuca odaklanmış, bir avuç kocaman yürekli insanlar vardı. Moralimi yükselten, bana hasta muamelesi yapmayan, ah ah vah vah demeyen, elindeki ve çevresindeki kaynaklarla destek olan ama panik olmayan kocaman yürekli gerçek dostlar.

Tüm enerjimizi sürecin kolay ve olumlu geçmesine yöneltmiştik. Yaptığım çalışmalardan bazılarını sizinle paylaşacağım;

1.       Meditasyon

2.       Olumlama Cümleleri

3.       Bilinçaltı etkenler

4.       Dipte kalan öfke ve kızgınlığın dışa aktarılması

Moral kanserin şifası ise ben tüm moral olacak kaynaklara sahiptim ama sanmayın ki lay lay lom geçirdim süreci. Gerek duygusal iniş çıkışlarım gerekse dünyevi sıkıntılarım oldu. Havada uçan kuş tüyü görsem ağladığım zamanlar oldu. Ankara’ da yapacağım konuşmamı hazırlarken ağlamaktan nasıl yazdığımı bilmiyorum. Yazıyı kontrol etmek için her okuduğumda ağladım.  Tüm süreç bittikten sonra dahi süreçle ilgili konuşma yaparken veya yazı yazarken gözyaşlarımı tutamıyorum.

 Hiç kolay değil. Kimse size kolay olduğunu da söylemiyor. Her zaman bir çıkış yolu var. Her zaman alternatif  yollar var. Her yaraya özgü merhem var. Her derdin  çaresi var. Siz bir şeyi yanlış yapmadınız. Ya da sistem sizi cezalandırmıyor. Bu sadece size verilmiş bir hastalık değil ve sadece siz sıkıntı çekmiyorsunuz. Sizin şahsınıza yönelik bir durum değil. Hatta avantaja çevirebilirseniz size verilmiş kocaman bir hediye paketi. (Bu pakette neler olduğunu ilerleyen zamanda sizlerle paylaşacağım. )

Zaten hayatta yaşadığımız sıkıntıların tek bir nedeni yok değil mi? Öyleyse çözüm de tek olamaz. Sadece görmeyi bilmek, yüreğimizi kocaman açarak Tanrı’ yı hissetmek ve şükretmek gerek…

Yüreğinizde her zaman Tanrı sevgisi ile tevekkülle yaşayın. Kararlı olun. Ben kanser olduğumu öğrendiğimde   ‘ bu hastalığı yendiğimde herkes kanser olmak isteyecek’ dedim. (Bu size abuk bir laf gibi gelebilir. Detaylandırmamı isterseniz lütfen yorum kısmına talebinizi yazın ki size kendimi daha iyi ifade edebileyim.)

Sizi öldürmeyen sıkıntı güçlendirir; yeter ki siz sağlıkla yaşamaya karar verin….  

Sevgilerimle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder